“Sınırları zorlamak her zaman önemlidir”: Opera yıldızı Sonya Yoncheva’nın nefes kesen yolculuğu
“Sınırları zorlamak her zaman önemlidir”: Opera yıldızı Sonya Yoncheva’nın nefes kesen yolculuğu
O, zamanımızın en büyük sopranolarından biri ve yeni hedeflere ilerlemekten asla vazgeçmiyor: Sonya Yoncheva.
“Bir sanatçı için sınırları zorlamanın ve hep yeni parçalar arayıp bulmanın her zaman önemli olduğunu düşünüyorum.” diyen Bulgar soprano Milano ve Viyana’da iki önemli rolde sahneye çıkıyor ve Musica’yı sahne arkasına davet ediyor.
1808 yılında kurulan Ricordi yayınevinin tarihi mirasını temsil eden bu yayınevi, 1994 yılında Alman medya grubu Bertelsmann tarafından satın alınmış ve bundan böyle korunması ve kültürel gelişimi sağlanmıştır.
Peki operanın ‘süperstarı’ yeni bir role nasıl bürünüyor?
Her şey ilk olarak notalara giden bir yolculuk ile başlıyor. “Notalarımı neredeyse tek başıma öğreniyorum.” diyen ünlü sanatçı piyanoda söyleyeceği eserleri bir bir çalışıyor.
“Bu süreci seviyorum. Küçük stüdyoma gidiyorum, partisyonu çalıyorum. Partisyonu piyanoda çalmak bana çok yardımcı oluyor. Ve bu çok samimi bir an çünkü temel noktalarda karar verebiliyor ve farklı renkler deneyebiliyorum.”
Sonya Yoncheva’nın hayat verdiği kadın kahramanlardan biri de “Andrea Chenier” operasındaki Maddalena.
Bulgar yıldız-soprano, efsanevi opera evi La Scala’daki bu ilk rolüne hazırlanıyor.
Prömiyerden iki hafta önce yoğun bir prova programına başlamış. Bugün “Sitzprobe”, Almanca “oturarak prova” yapılacak. Oluşacak yapbozun önemli bir parçası.
İtalyan şef Marco Armiliato ‘Sitzprobe’nin sanatçıların orkestranın nasıl çaldığını duyması ve “operanın büyüsü olan bu harika karışıma girmesi” için ilk fırsat olduğunun altını çiziyor. Ünlü şef, “Bu provadaki performans sonrası için önemli bir gösterge olur” diyor.
Bu orkestra ile bu provayı “güvenli bir liman” olarak gören Yoncheva ise “Böylece birbirimizin bazen hatalarına ve mükemmel olmamasına izin verebiliyoruz ve bu çok önemli bir prova.” diyerek hazırlıklardaki ilk adımın önemini vurguluyor.
Bir sonraki adım, sanatçıların seti tanıdığı ve giriş çıkışlarını çalıştığı sahne provaları.
Bu drama, Maddalena’ya aşık olan devrimci şair Andrea Chénier’nin hikayesini anlatıyor. Ancak aşkları yıkıcı bir sonla noktalanıyor.
Kendisi için çok yeni bir eser olduğu için hala karakter üzerinde çalıştığını söyleyen Yoncheva, “Onun sevme biçiminden gerçekten etkilendiğim. Yani bu adama tamamen verdiği saf aşk ve onu tüm kalbiyle sevmesi. Operanın sonunda, temelde onsuz yaşamamayı seçtiğini göreceğiz. Yani onunla birlikte ölüyor, ölmemesi gerekse bile.” diyerek canlandırdığı karakterin trajik yanına atıfta bulunuyor.
1896 yılında İtalyan besteci Umberto Giordano, başyapıtının prömiyerini dünyanın en prestijli opera evlerinden biri olan La Scala’da büyük bir başarıyla gerçekleştirdi.
Tüm büyük sanatçıların iz bıraktığı La Scala Sonya’nın kalbinde de özel bir yere sahip. Kendisini 2010 yılında yıldızlığa taşıyan ünlü şarkı yarışması Operalia’yı burada kazandı.
Bugün geniş bir repertuarla günümüzün en ünlü sopranoları arasında yer alan Sonya için gala gecesi ise fırtına öncesi sessizlikten farksız:
“Çok sabırsızlanıyorum. Sabahtan beri sahneye çıkmak, yapmak, bitirmek ve sonra boş zamanım olmasını istiyorum çünkü bir karakter oluşturmak ve bunu ilk kez yapmak, özellikle de La Scala gibi yerlerde, çok büyük bir baskı. Bence herkes temelde bu operanın diğer pek çok sanatçı tarafından seslendirilmiş versiyonlarını duymuştur. Bu yüzden yeni, parlak ve güzel bir şeyle göstermeniz gerekiyor.”
Soprano repertuarının zirve rolü: “Madame Butterfly”
Birkaç hafta sonra Milano’da sahne almaya devam eden Sonya Yoncheva ise artık yeni hedefine odaklanıyor: Soprano repertuarının zirve rolü: Puccini’nin “Madame Butterfly”ı.
Bu zorlu rolün tarihine dalmak ve ilham bulmak için zengin mirasın yaşatıldığı Ricordi Arşivi’ni ziyaret ediyor.
İtalyan opera tarihinin en önemli koleksiyonu olarak kabul edilen arşiv, Verdi’den Rossini ve Puccini’ye kadar 200 yıllık müziği barındırıyor.
Arşivin yönetici direktörü Pierluigi Ledda, Puccini koleksiyonunun dünyanın “en zengin ve kapsamlı olanı” olanı olduğunu vurguluyor. “Elimizde imzalı notaların yanı sıra kostüm tasarımları ve genellikle kendi operalarının dünya prömiyerlerinin senaryoları da var” diyen direktör, “Dolayısıyla bu başyapıtların yapım aşamasını gerçekten yeniden inşa edebiliyoruz.” diye ekliyor.
Milano’dan Viyana’ya geçen Sonya, bu yıkıcı trajedide Cio-Cio-San olma yolunda ilerliyor. Bu operanın en kalıcı karşılıksız aşk hikâyelerinden biridir.
Hikayeyi okurken ve üzerinde çalışırken gözyaşlarımı tutmanın zor olduğunu söyleyen Bulgar sanatçı, “Bu kadar çok duygu olması gerçekten etkileyiciydi.” diyerek hislerini dile getiriyor.
“Bir sanatçı için sınırları zorlamanın ve her zaman yeni parçalar arayıp bulmanın hep önemli olduğunu düşünüyorum. Bana yeni renkler veriyorlar. Bu inanılmaz bir şey.”